Türkiye’de Kadın Olmak…
Yaratıcı, iki cinsiyet oluşturdu ve insanları böyle yarattı. Semavi dinlerin inanışında olduğu gibi semavi olmayan dinlerin veyahut din olgusu dışında insanların inanmış olduğu değerlerin de kabul ettiği tartışması olmayan bir gerçek bu. Erkek ve kadın, siyah ve beyaz veya bir elmanın iki yarısı. Sizce hangisi?
Kadın olmak zor iş bunu kabul etmek gerekir. Konumuzla ilgili olması nedeniyle özellikle ülkemizde kadın olmak çok zor. Ülkemizde her inançtan insan bulunduğu gibi farklı ırk veya kültürde bulunan insan sayısı da oldukça fazla. Bu çeşitlilik beraberinde kadının toplum içerisindeki rolüne direkt olarak etki etmektedir.
Semavi dinlerde her ne kadar kadına öncelikle bir insan olarak değer verildiği anlatılmaya çalışılsa da bazı alanlarda dışlanmış olduklarını hissettiren yanlar mevcuttur. Bu cinsiyet farklılığından doğan hak talepleri, diğer haksızlıkları bir tarafa koyarsak kadın cinayetleri olarak ülkemizde karşımıza çıkmaktadır.
Ölümün, geride kalanlar için ömür boyu süren duygusal çöküş olduğunu düşündüğümden dolayı olayı daha açık ortaya koyacağını bilsem de sevdiklerini kaybedenlerin o güzel ve yaralı kalplerine yeni bir zarar vermemek için ülkemizdeki kadın cinayetleri ile ilgili bir sayı belirtmeyeceğim. Kadın cinayetleri konusu maalesef dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de kadın cinayetlerine, aile içi şiddet, partner şiddeti, namus cinayetleri gibi yobazca kavramlarla kılıf uydurulmaktadır.
Devlet ve sivil toplum kuruluşları, kadına yönelik şiddetle mücadelede çeşitli önlemler almakta, farkındalık yaratmaya çalışmakta ve hukuki düzenlemeler yapmaktadır. Ancak, bu sorunun tamamen çözülmesi için daha fazla çaba ve toplumsal farkındalık gerekmektedir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın haklarına saygı, şiddetle mücadele, eğitim ve farkındalık kampanyaları gibi konularda devam eden çabalarla, umarım kadın cinayetlerinin önüne geçilebilir ve toplumda daha güvenli bir ortam oluşturulabilir. Ülkemizin de içerisinde bulunduğu bu zaman diliminde, bilgiyi üretme ve bilgiyi doğru kullanabilme olgularının vurgulandığı bilgi toplum dönüşümünde hâlen bu konuların tartışılıyor olması bile üzüntü vericidir.
Türkiye’de kadınların durumu sosyolojik, kültürel, ekonomik ve iletişimsel açıdan incelendiğinde toplumda edindikleri yerin önemi ortaya çıkmaktadır. Sahip oldukları geleneksel imajları ve statüleri sebebiyle kadınların ülkemizde karşılaştığı engellerin en önemlisinin eğitimde fırsat eşitsizliği olduğunu düşünmekteyim. Diğer taraftan, literatürde sıklıkla altı çizilen kadına yönelik şiddet, kadın istihdamı, kadın yoksulluğu ve kadının medyadaki temsili konuları özet olarak aktarılmaya çalışılarak, ülkemizde kadının sahip olduğu konum eğitim genel başlığı altında anlaşılmaya çalışılmalıdır.
Dolayısıyla ülkemizin en önemli sosyal probleminin yine eğitim olduğu, aile kurumunun en önemli sembolü olan kadınlar başta olmak üzere, toplumun tüm bireylerinin eğitim imkânlarına eşit ölçüde ulaşmaları açısından gerekli şartların oluşturulması gerekliliği üzerinde durulmalıdır.
“Kadın anadır, eştir.” Duygusundan daha da öteye “kadın eşittir ve özgürdür” demenin daha doğru olduğunu düşünmekteyim.
Saygılarımla…
Yorumlar (3)
nameless
Mart 1, 2024 at 15:46Kadın olmak !!! hayatın her alanında var olabilmek için mücadele etmek zorunda kalmaktır, ”Ben de varım!” diye haykırmak istedikçe birileri tarafından sesinin hep kısılmasıdır, öteki olmaya zorlanmaktır, şiddetin sadece fiziksel olanına değil her türlüsüne maruz kalandır. Cinsiyetsiz yaklaşımınız için çok teşekkürler Atilla Bey.
Vural
Mart 1, 2024 at 14:58Yüreğine sağlık.
Kadın” ANA VATAN” gibidir.
Selman sayoğlu
Mart 1, 2024 at 14:53Sayın atilla İmamoğlu ülkemizde kadın olmanın zorluklarını çok güzel özetlemişsiniz. Yeni yazılarınızı b3kliyoruz.